top of page
Writer's pictureVeb-portal Istočni biser

Metin Cengiz: Selected poems in Turkish and English



OĞLUM

Uzun bir yola benzetiyor beni oğlum

Anasını toprağa

Ben uzakta hapishanede yatmışım

Anası yürümeyi öğretmiş ona



MY SON


My son compares me to on a long road

And his mother to soil

While I was away locked up

His mother taught him to walk.

Translated by Neil Patrick Doherty


BİR BAŞKA DÜNYA

Korkunç bir uçurumun kenarındayım. Ağaç-

lar gözüküyor aşağıda belli belirsiz. Bir çağ-

layanın duyulmakta sesi. Anamın açması ak-

lımda. Bir ormanın solumasını andırıyor kalbim.

Kıskaçtayım. Duyduğum yalnızca kahkahalar

ve küfür sesleri. Dizlerim titriyor. Uçabilsem.

Kanatlarım olsa yıldız kuyruklarından. Birden-

bire kaburgalarımın parçalandığını duyuyorum.

Her biri bir yerde kemiklerimin. Kıskaçtayım.

Sonsuz bir karanlık. Çok şükür hücremdeyim.

Geçti her şey. Hazırlanmalıyım az sonraya;

avuçlarımdaki sigarayla yarısı yanmış



ANOTHER WORLD

By the abyss. Vaguely

trees underneath. A water-

fall. My mother’s bread

on my mind. My heart ther breathing of a forest.

Trapped. Only laughter

and curses. My knees wobbly. If only I could fly.

Had wings of comet tails. Suddenly

my ribs give.

My bones scatter. Trapped.

Endless dark. Thank heavens in my cell.

Over. Should ready myself for a little

later. With a cigarette in my hand. Half-burnt.

Translated by Mustafa Ziyalan



MOR SESSİZLİK


Bırak kendini aşkın geniş tapınağına

Dilin o yumuşak köpüğüne bırak

Yeniden doğ kırmızı ışıklar arasında

Dal çağlayan mehtabın

Sese düşen mehtabın fosforuna

Ve mavili yağmur gibi

Uzan yaşayacaklarına

İsteğin çağrısının büyüdüğü yerde

Sürsün yolculuğun, atıl kollarına karanlığın

Konuşmalar, bakışmalar, bizi biz eden her şey

Kalsın derin anıların kıvrımlarında

Mor sessizlik, soluğumuzdaki uyaklar

Aramızda köpürerek akıp giden nehir

Ve uzandığımız yumuşak yorgunluklar

Sabahlara yakın hazların ardından gelen

Buluşsun akşamın göğsü üstünde

Birleşip ayrılan iki yol gibi

O çiçeklenen boşluğunda benliğinin

Bul ve yitir kendini

Yaşadıkların, yaşayacakların

Kavgaların, aşkların

Karışsın o sonsuz dalgalara

Anımsayış sabahı gibi çeşmelerle akan

1988 KIŞ


PURPLE SILENCE

Tumble into love’s wide temple

Into the soft foam of language tumble

And be born again among red lights

Dive into babbling moonlight

Into the phosphorous of moonlight falling on sound

And like rain dressed in blue

Stretch out to what you have yet to live

There, where the call of desire grows greater

On your journey goes, leap into the arms of the dark

Speaking, looking, everything that makes us us

Let it stay in the folds of deep memory

Purple silence, the rhymes in our breath

The river that flows in spate between us

And the soft tiredness we reach for

After pleasures that steal in before morning

Let them meet on the breast of evening

Like two converging diverging roads.

In that blooming emptiness of ego

Find yourself, lose yourself

All you have lived & have yet to live

Your struggles, your loves

Let them mingle with those eternal waves

That like a morning of memory flow in fountains.

Translated by Neil Patrick Doherty



SİYAH BEYAZ

benim zencilerden hiç farkım yoktu

onların siyahı beyaz

benim beyazım siyah

bizi bir seven mutlaka olurdu

bir aşk güzeli ardımızda

çıkıp karanlıktan

ışık halinde

yeşil kırmızı

kırmızı yeşil

bir masala dokunurdu

ben bir sözcüğe sığınıp

düğümleyip masalı

kara taşlara yazardım kendimi

çığlık atardı harfler

panik içinde halk gibi

sonra gece cinsiyetli

hünsa şiir

her saatin başlangıcında

üzerinden kan damlayan bayrakla

şehirlere unutuş gibi girerdi

ben doğardım o sessizlikte

zencilerle sevişip

sevişip zenciler benimle

doğunun kavimler parmağı gibi

ayağa kalkardık

ayağa kalkardık mucizeyle. tanrı yoktu. yok tanrıydı. gece

ırksız sevişmelerde, masal sanrıydı

gece sanrıydı

benim zencilerden hiç farkım yoktu

benim beyazım masal

onların siyahı tanrıydı



BLACK AND WHITE

I wasn't different from the negroes Their black was white My white was black There would be someone to love us

A beauty of love behind us Coming out from the dark Like a light Green and red Red and green Touching a fairy tale

Trusting in a word

Bringing to an end the tale I would write my name on black stones The letters would scream Like people in panic

Then the hermaphroditic poetry Of night's sexuality Entered the cities like oblivion At the beginning of every hour With blood-shedding flags


Making love to negroes Negroes making love to me Rising Like the tribes of the east

We would rise by miracle. There was no god. Nothing was the god.

The night in raceless lovemaking, hallucination was the fairy tale

GÜN OLUR

gün olur biri gelir

yerleşir yüreğime

sarar bütün gövdemi

erir beni koruyan demir

duymadığım sözler eder

beni anlatır uzun uzun bana

ters yüz eder dünyamı

götürür uzaklara beni de beraber

değil, yalnızca bu değil anlatmak istediğim

o belki başkası belki sensin

ama anlarım ki sonunda

kendinin yolcusu benim



AT TIMES

Sometimes someone comes

Settles down in my heart

Surrounding my whole body

The iron protecting me melts

Utters words I've never heard

Telling me about myself

Whisks me far away

Upsetting my world

No, this isn't the only thing i want to explain

This is someone else or you perhaps

But i understand in the end

I'm the traveler of myself

Translated by Pınar Besen



* Metin Cengiz, poet and writer (b. 3 May 1953, Göle). He attended to Göle primary School (1964), Kars Alparslan High School (1972), and graduated from Erzurum Atatürk University, Faculty of Basic Sciences and Foreign Languages, Department of French Language and Literature (1977). He is a member of Writers Union of Turkey, the Association of Turkish PEN Writers and the Turkish Authors Association.

His poems are translated into several languages such as His poems are translated and publiched into several languages such as Albanian, Arabic, Azerbaijani, Bosnian, Chinese, English, French, German, Greek, Hebrew, Hungarian, Indu, Italian, Japanese, Kurdish, Makedonian, Portuguese, Persian, Romanian, Russian, Serbian, Slovene, Spanish, Ukranian, Uzbek and Vietnamese. His selected poems are published in French with the title Apres le Tempete et Autres Poemes (2006, Harmattan). Levant Magazine published his eight poems along with their original Turkish under the title "Divan" (2009). In Romania his poems are published in magazines Convorbiri Literare and Poesia (2011). He edited the Anthology titled Çağdaş 17 Türk Şairi (Contemporary 17 Turkish Poets) which is published by Harmattan Publishing (2009). With the collaboration of French poet Michel Ménassé, he completed a translation project. In this Project, poems of French poets were published in Turkish in Şiirden journal, and the poems of Turkish poets were published in French in Europe journal (2014, no: 1019) under the title "Voix d'İstanbul" (the Sound of İstanbul). His selected poems are being prepared for publishing in Albania, Colombia, Italy, and United States of America

Comments


Featured Posts
Recent Posts
Archive
Search By Tags
Follow Us
bottom of page